BELİRSİZ ALACAK DAVASI VE KISMİ DAVA YÖNÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARI!

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

Bu yazımızla işçilik alacakları belirsiz alacak davası ve kısmi alacak davası olarak incelenecek olup bu kapsamda öncelikle genel anlamıyla belirsiz alacak davası ve kısmi alacak davasında bahsedip sonrasında bu davalar özelinde işçilik alacaklarını inceleyeceğiz.

İÇİNDEKİLER;

1. GENEL OLARAK BELİRSİZ ALACAK DAVASI

1.1) BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA FAİZ 

1.2) BELİRSİZ ALACAK DAVASININ ÖZELLİKLERİ

2. GENEL OLARAK KISMI ALACAK DAVASI

2.1)KISMİ ALACAK DAVASINDA FAİZ

2.2)KISMİ ALACAK DAVASININ ÖZELLİKLERİ

3. BELİRSİZ ALACAK YÖNÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARI

4. KISMİ ALACAK YÖNÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARI

5. SONUÇ VE KANAAT

Daha detaylı bilgi almak için Lütfen İletişime geçin!

Hızlı ve Güvenilir Hizmet!

Sizde Google, Apple ya da diğer Storelarden geliştirici hizmeti veriyorsanız lütfen bizimle iletişime geçin!

Bilişim/Yazılım Hukuku

Bilişim Hukuku alanında detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin!

Daha Falası

1. GENEL OLARAK BELİRSİZ ALACAK DAVASI

Belirsiz alacak davası esasında HMK 119. maddesinin sonucundan doğmaktadır. HMK 119. maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurlar sıralanmıştır. HMK 119. maddesinde sayılan zorunlu unsurların dava dilekçesinde bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılması gerekmektedir. Ancak belirsiz alacak davası bu anlamda bir istisna oluşturmaktadır.

HMK 119. Maddesi;

“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

…..

ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.

…….

(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.”

Yukarıda verilen HMK 119. maddesini belirsiz alacak davası özelinde inceleyeceğimiz husus ise “ğ” bendinde yer alan açık bir şekilde talep kısmının belirsiz olması  hususudur. Kanun maddesine göre açık bir şekilde miktarın talep kısmında belirtilmesi zorunlu iken bu yazımızda açıklayacağımız bazı hallerde talep sonucunun belirlenmesi, davanın açılış aşamasında mümkün olmamaktadır. Bu durumda davacı için en doğru seçenek belirsiz alacak davası açmaktır. Belirsiz alacak davası açan davacı, talepte belirtilmesi gereken alacak miktarını hükmün hukuki araştırma neticesinde ve daha sonra arttırmak  üzere asgari bir miktar göstererek yerine getirmektedir. Davacı bu yol ile yanlış ya da düşük talepte bulunma riskinden de kurtulmuş olacak ve talep ettiği alacağın bir kısmının kabul edilmesi halinde ise reddedilen kısım için yargılama gideri ödemek durumunda da kalmayacaktır.

HMK 107. Maddesi;

“Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.”

Yukarıda verilen HMK 107. maddesinden de anlaşılacağı üzere alacaklı, alacağın miktarının ya da değerinin dava açıldığı esnada tam ve kesin olarak belirlenmesinin imkansız olduğu durumlarda aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde belirsiz alacak davası açabilir;

 

A. Alacağın Miktarının Yahut Değerinin Tam Ve Kesin Olarak Belirlenmesinin Alacaklıdan Beklenemeyeceği Ya Da Bunun İmkansız Olması

Alacağın miktarı veya değerinin belirlenmesinde hakim kararı gerekli olduğu durumlarda, alacağın miktarı veya değerinin karşı tarafın vereceği bilgi ve belgelere bağlı olması veya yargılama aşamasında bilirkişi incelemesini gerektiren alacak olması durumunda alacağın miktarı belirsiz kabul edilir. Ancak bir davada yalnızca bilirkişi raporuna ihtiyaç duyuluyor olması o davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesini gereketirmez. (Örneğin Yargıtay tarafından verilen bir kararda iş makinelerinin zarara uğramasıyla açılan ve bilirkişi tespiti istenen bir davada marka ve modele göre zararın tespit edilebilmesi sebebiyle belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına hükmetmiştir.) 

B. Hukuki İlişkiyi ve Asgari İlişkiyi Gösterme Zorunluluğu

HMK 119. Maddesi 1-d bendinde yer alan “Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri”  gösterme zorunluluğu, belirsiz alacak davalarında sonucun/talebin belirli olması gerekmesi ile birlikte üst sınır belirsiz olduğundan davacının davalı ile arasındaki hukuki ilişkisi ile talebini belirlemeye yönelik vakıaları ve bunların delillerini net ve somut bir şekilde ortaya koyması yeterli olacaktır.

1.1) BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA FAİZ

Belirsiz alacak davası sonunda asıl alacağa temerrüt faizi, alacağın tamamı için temerrüt varsa temerrüt tarihinden, yoksa dava tarihinden itibaren faiz yürütülebilecektir. Haksız fiil ve borçlunun kötü niyetli olduğu sebepsiz zenginleşme davalarında Türk Borçlar Kanunu 117/2 maddesindeki açık hüküm gereğince, belirsiz alacak davalarında da, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmenin doğduğu tarihten itibaren faiz istenilecektir.

1.2) BELİRSİZ ALACAK DAVASININ ÖZELLİKLERİ

  • Zamanaşımı yalnızca davaya konu geçici talep miktarı için değil, sonradan artırılacak olan alacak da dahil olmak üzere tüm alacak için kesilmekte, 
  • Davacı talep miktarını, iddianın genişletilme yasağına tabi olmaksızın (davalının rızası aranmadan ve ıslah yoluna başvurmadan) kullanabilmekte, 
  • Alacağın tamamı için davanın açıldığı tarihten itibaren faiz işlemekte, 
  • Davacının dava açtığı sırada gösterdiği değer geçici olup, bununla birlikte yargılama sırasında ortaya çıkacak alacağın tamamının da hüküm altına alınması istenebilmekte,
  • Amaç alacağın tamamına ilişkin bir hüküm kurdurmak olup, karar sonucu da alacağın tamamına ilişkin hüküm ve sonuçlar doğurmaktadır.

NOT: 107. madde uyarınca alacak belirli  bi hale geldikten sonra artırım iddianın genişletilmesi yasağına takılmadan yalnızca bir kez yapılabilir.

2) GENEL OLARAK KISMİ ALACAK DAVASI

Kısmi alacak davası esasında aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağın veya hakkın belirli bir kısmının açılacak olan dava ile talep edilmesidir. Talep konusunun taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir olmadığı durumlarda kısmi dava açılabilmektedir. 

HMK 109. Maddesi;

 “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.

Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.”

Yukarıda verilen HMK 109. maddesi uyarınca davacının davasını açarken açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu olmayıp dava dilekçesindeki açıklamalardan alacağın dava edilenden daha fazla olduğunun ve yalnızca bir kısmının dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir. Uygulamada da davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutarak veya “alacağın şimdilik …. kadarını dava ediyorum” şeklinde belirterek davasını açmış olması kısmi dava olarak kabul edilir.

Kısmi dava açıldığında, zamanaşımı süresinin yalnızca dava konusu yapılan kısımla sınırlı olarak durdurup, geri kalan kısım için işlemeye devam edeceğinden, alacağın geri kalan kısmını da zamanaşımı süresi içinde ya aynı dava içerisinde ya da ayrı bir davada talep edilmesi gerekecektir. Aksi takdirde davalı zamanaşımı definde bulunabilecektir. Kısmi dava açmanın şartları;

  • Talep konusunun, niteliği itibariyle bölünebilir olması gerektiği ve miktarının tartışmalı olması veya açıkça belirli olmaması
  • Dava konusu alacağın aynı hukuki ilişkiden doğmuş ve muaccel olması
  • Bakiye haktan feragat edilmemiş olması

2.1) KISMİ ALACAK DAVASINDA FAİZ

Kısmi dava açılırken talep edilen faiz, dava açılışında belirlenen kısmi miktar bakımından işlemeye devam edecektir. Kısmi davada, talep konusunun geri kalan kısmı karşı tarafın muvafakati veya ıslah yoluyla artırıldığında, artırılan kısım için faiz istemi halinde, borçlu önceden temerrüde düşürülmemişse talep konusunun artırıldığı tarihten itibaren faiz talep edilebilecektir. Yalnız kısmi davanın konusunu haksız fiil oluşturuyorsa, davacı dava konusunu ıslah ederse, faiz ıslah tarihinden değil, TBK m. 117/2 açık hükmü gereği haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren hesaplanması talep edilebilecektir.

2.2) KISMİ ALACAK DAVASININ ÖZELLİKLERİ

  • Zamanaşımı yalnızca dava konusu edilen alacak miktarı için kesilmekte,
  • Davanın açılmasından sonra davacı, geriye kalan alacağını karşı tarafın muvafakat etmemesi halinde, daha önceden ıslah yoluna başvurmaması koşuluyla, ıslahla davaya dahil edebilmekte,
  • Islahla artırılan miktar için faiz, ıslah tarihinden itibaren işlemeye başlamakta,
  • Dava açıldığı sırada dava değeri belirli olmakta,
  • Dava sonucunda karar, alacağın tamamı için değil, yalnızca dava edilen kısmı bakımından hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır.

3) BELİRSİZ ALACAK YÖNÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARI

İş hukukundan doğan işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olması mümkündür. Bu görüş esas olarak, işçi alacaklarının ispatının güç olduğu, bu alacakların çoğu kez hesap bilirkişi raporu ile belirlenebileceği, alacağı tespite yarayan bilgi ve belgelerin çoğunlukla işverende olduğu, işçinin korunması ilkesinden hareket edilmesi gerektiği gibi gerekçelere dayanmaktadır. İşçilik alacaklarının tam ve belirlenebilir olmasının önünde en büyük engel, iş hayatındaki kayıt dışılıktır. Çoğu zaman işçilerin çalışma süreleri dahi tam olarak kayıt altına alınmamaktadır. Çoğu işçi sigortasız olarak çalıştırılmakta olduğu veya kısmen sigortalı gösterildiği için, alacaklarını dava etmeleri halinde, öncelikle çalışma sürelerini ispatlamak zorunda kalmaktadır. İşçinin alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi için bir bilirkişi raporu almanın zorunlu olduğu hallerde de tereddütsüz olarak, o davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği de söylenmektedir.  İşçilik alacaklarının hesabı ispatı gereken birçok unsura dayandığı için, hesabın unsurlarında oluşacak herhangi bir uyuşmazlık, belirsiz alacak davası açılmasını mümkün hale getirecektir. Uygulamada aslında talep sonucunun belirlenmesi bakımından bir imkânsızlık olmadığı ve davacıdan beklenemeyecek bir durum bulunmadığı halde sırf daha kolay ve daha ucuz dava açabilmek için belirsiz alacak davası tercih edilmektedir. Şu hallerde alacağın belirsizliğinden söz edilemez:

  • İşverene ihtarname gönderip, bu ihtarda alacağını küsüratları ile talep etmişse, 
  • Dava, kayıt dışı bir işlemi bulunmayan işverene karşı açılıyorsa, 
  • İşçi, SGK’den alacağı bilgi ve belgelerle alacağını belirleyebiliyorsa. 

Yine ;

  • Taraflar arasında ücret, çalışma süresi ve saatleri hususunda bir uyuşmazlık yoksa, 
  • İşyerinde düzenli olarak puantaj kaydı tutulmuşsa, bu kayıtlar gerçek çalışma saatlerini gösteriyorsa ve işçiye de kayıtların bir örneği verilmişse,

işçinin fazla çalışma ücret alacağını tam ve kesin olarak hesaplayabileceği belirtilmiştir. Bu halde artık işçi alacağının belirsiz alacak davasına konu edilmesi mümkün olmamalıdır.

Uygulamada çoğunlukla ücret bordroları, yasal zorunluluğa rağmen işçiye verilmemekte; verilmiş olsa dahi bordro genellikle gerçeği yansıtmadığından, işçinin bu bordrodan yola çıkarak ücretini hesaplayabilmesi de mümkün olmamaktadır. Aynı şekilde işçi, çıplak ücrete eklenmesi gereken sosyal yardım ve ek ücretleri de aynı sebeplerle bilememektedir. Bazen işçiye ödenen gerçek ücretin kayıtlara yansıtılmaması da söz konusu olabilmektedir. İşveren Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirdiği işçi ücretini işçiye banka kanalıyla ödemekte ve kalan kısmını da elden ödemektedir. Bununla birlikte temel ücretin dahi taraflar arasında tartışmalı olduğu durumlarda önce meslek örgütlerinden ücret araştırmasının yapılması gerekli ise de aynı şeyi söylemek mümkün olmamaktadır. Bu halde de işçi öncelikle gerçek ücretini ispatlamak zorunda kalmaktadır. Bu ve buna benzer sebeplerle, işçilik alacakları yargılama gerektirmekte olup bilirkişi tarafından hesaplanması ve hesaplama neticesinde belirlenmesi gereken miktarlardan oluşmaktadır . İşçi alacakları, ancak yargılama sürecinin sonunda tam ve kesin olarak belirlenebilir hale gelecektir. Tüm alacakları ücretine/maaşına bağlı olan ve böyle bir durumda önce gerçek ücret/maaş miktarını ispat etmek zorunda olan işçiye belirsiz alacak davası açma imkânı tanınmalıdır. 

Ayrıca kayıtlara dayanmayan alacaklar yönünden, Yargıtay, hakkaniyet indirimi adı verilen bir içtihadı kabul etmektedir. Bu indirimin hangi oranda uygulanacağına hakimin takdiri ve kanaati neticesinde karara bağlanmaktadır. Böyle bir durumda, işçinin alacaklarını tam ve kesin olarak dava etmesi de beklenmemeli ve işçi alacağı belirsiz kabul edilmelidir. Diğer taraftan fazla çalışma ücreti, hafta tatili gibi işçilik alacakları, doğduğu tarihten itibaren beş yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının bir itiraz değil, def’i olduğu ve bu nedenle de ancak davalı tarafından ileri sürülmesi halinde dikkate alınması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; aslında zamanaşımı süresi geçmiş alacakların da dava edilmesi ve davalı/işveren tarafından zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi halinde işçinin bu zamanaşımına uğramış alacakları yönünden davasının reddolunması da mümkündür. Bu da işçinin yüksek yargılama giderine mahkûm olması sonucunu doğuracaktır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 27.02.2012 gün ve E. 2012/1757, K. 2012/5741 sayılı kararı

 “…işçilik alacaklarının özelliği de dikkate alınarak, bu alacaklarda, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi, aksinin kabulü de doğru değildir. Bu nedenle, talep konusu işçilik alacakları belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır… …Uyuşmazlığa konu fazla mesai ücreti alacağı ve kıdem tazminatı alacağı istemleri yönünden yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, gerçek fazla mesai ücretine ulaşmak için kesin delillerle fazla mesai süresinin ispatlanamadığı durumlarda, takdiri delillerle belirlenen süreden bir miktar sürenin indirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay HGK 05.05.2010 gün ve 2010/9-239 Esas 247 K. sayılı ilamı). Ayrıca somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin aldığı ücretin ne olduğu konusunda bir açıklamada bulunmamış, keza davalı vekili de cevap dilekçesinde ücret ile ilgili açıklayıcı bir beyanda bulunmamıştır. Dosya içerisinde bulunan davacının 2011 yılı 7. aya ait ücret bordrosunda 30 günlük ücretinin 860,35 TL olduğu halde, banka hesap ekstresinde davacıya 05.07.2011 tarihinde 408,00 TL, 19.07.2011 tarihinde 250,00 TL olmak üzere 2011 yılı 7. ayında 658,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının ücreti ile ilgili iş yeri ücret bordroları ile banka hesap ekstresi farklılık gösterdiği gibi işverenin, 4857 sayılı İş Kanununun 8/3 maddesi uyarınca işverene yüklenen yükümlülükleri yerine getirdiğini gösterir bir delil de davalı tarafça dosyaya sunulmamıştır. Somut olayda, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında dava konusu fazla mesai ve kıdem tazminatı istemi için de HMK m.109/2 anlamında talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğundan söz edilmesi mümkün değildir…”

Yukarıdaki Yargıtay kararı ile dava konusu edilen işçilik alacaklarının her somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği, kategorik olarak tartışmasız veya açıkça belirli olduğunun veya aksinin mümkün olmadığı belirtmiştir. 

Yargıtay 9. Dairesi 06.11.2013 gün ve E. 2013/10344, K. 2013/28364 sayılı kararı

“…davaların yığılması halinde, davacının isteklerinin bir kısmi belirli bir kısmi belirsiz alacak davası konusu olabilir. Bu durumda talep edilen alacaklardan açıkça belirli olan ve tartışmalı olmayanlar için belirsiz alacak davası veya kısmi dava ile talepte bulunulamaz. Bu nedenle dava şartlarının da her talep açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bir talep için dava şartının yokluğu, dava şartı olan ve gerçekleşen talepler içinde davanın usulden reddini gerektirmez…Objektif dava birleşmesi şeklinde açılan iş bu davada her talebin ayrı bir dava konusu olduğu, davanın her talep açısından eda (tahsil talebi ile) davası niteliğinde belirsiz alacak davası olduğu ve davacının talep ettiği alacakların dava açıldığı anda belirlenebilir olmadığı açıkça anlaşılmıştır”

Yukarıda verilen Yargıtay kararı uyarınca işçilik alacaklarına ilişkin olarak birden fazla talebin bulunduğu davalarda her bir talep için ayrı yargılama yapılması gerektiğini belirtilerek davaya konu taleplerin belirsiz olduğuna hükmetmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel kurulunun iş yargısında belirsiz alacak davasının açılıp açılamayacağına dair görüşlerini içerir çeşitli kararlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; 2015/22-787 E – 2015/1552 K, 2015/22 – 1052 E – 2015/1612 K, 2015/22 – 1156 E – 2015/ 1598 K, 2015/22-1057 E – 2015/1638K sayılı bu kararlardır. 

Yargıtay’ın yerleşik olarak verdiği tüm kararlardan varılabilecek sonuçlar şunlardır; 

  1. Kural olarak kişinin alacağını belirleyebilmesi için, aynı zamanda belgeye bağlama yetkisinin olması veya bu konuda belge düzenlenip kendisine verilmesi gerekir. 4857 sayılı İş Kanununun 8/3, 32/2, 37, 67, 75. maddeleri ile işçi işveren arasındaki iş ilişkisinde belgeye bağlama görev ve yetkisi işverene verilmiştir. Dolayısıyla, işçinin alacaklarını belirleyebilmesi için işveren tarafından düzenlenen yasaya uygun belgelere ihtiyacı vardır. 
  2. İşçi alacaklarının bir kısmı çıplak bir kısmı ise giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanır. Sözgelimi kıdem tazminatının hesabında giydirilmiş ücret esas alınacaktır. Giydirilmiş ücret ise işçiye para ve parayla ölçülebilen menfaatlerden, süreklilik arz edenlerinin çıplak ücrete eklenmesiyle bulunacaktır. Oysaki bu menfaatler veya süreklilikleri dahi çoğunlukla taraflar arasında tartışmalıdır. Bu koşullar altında, işçinin alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilmesini beklememek gerekir. 
  3. İşçilik alacaklarının belirli olup olmadığı her bir somut uyuşmazlık için kendine özgü koşulları değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir. 
  4. Ücret bordrolarında işçinin imzası yoksa, dava kapsamında işveren kanunen tutmakla yükümlü kılındığı kayıtları tuttuğunu ve işçiye teslim ettiğini kanıtlamamışsa; işçi, alacağını belirlemek için gerekli bilgilerden yoksun olacağından, alacaklarını da belirsiz alacak davasına konu edebilecektir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun belirsiz bir alacaktan bahsedilebilmesine ilişkin oluşturduğu şartlar arasına 17.06.2015 tarihli 2015/22-1156 E ve 2015/1598 sayılı kararında işçinin alacaklarını belirsiz alacak davası ile talep edip edemeyeceğine ilişkin yeni bir kriter getirmiştir. Buna göre; “çıplak ücret ya da giydirilmiş ücrete göre hesaplanan farklı alacak türleri bulunmaktadır. Örneğin kıdem tazminatı, giydirilmiş ücretten hesaplanırken, diğer işçilik alacakları (fazla mesai, hafta tatili, yıllık ücretli izin alacakları gibi) çıplak ücretten hesaplanmaktadır. Giydirilmiş ücrete, işçinin asıl ücretine ek olarak sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler de dâhil edilmektedir. Özellikle ücrete dâhil edilecek menfaatlerin iş yerinde süreklilik arz edip arz etmediği de çoğunlukla taraflar arasında tartışma konusu edilmektedir. Bu nedenle eğitim düzeyi ve sosyal durumları birbirinden farklı olan işçilerin alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilmelerini beklemek mümkün değildir… Bu nedenle, yaklaşık 6 yıla yakın bir süreye ilişkin TİS artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi ve davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir.” denilerek işçinin alacaklarının belirsiz alacak davası olarak talep edilmesi hususunda, işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alınarak bu alacaklarını hesaplayıp hesaplayamayacağına da bakılması gerektiği belirtilmiştir. 

Belirsiz alacak davasını açan davacı, talep artırım suretiyle asıl talebini artırabilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin 2. fıkrasında ise davacıya, alacağın belirlenebilir hale geldiği anda davasının başında belirtmiş olduğu talebini iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın artırma olanağı tanınmıştır. Kanun hükmünün gerekçesinde de “Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir.” ifadelerine yer verilerek, belirsiz alacak davasındaki bedel artırım talebinin herhangi bir sınırlama veya yasağa tabi olmaksızın gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır. Belirsiz alacak davasında faiz başlangıcı; temerrütün (İhtarname) var olduğu hallerde temerrüt tarihinden itibaren “bedel artırım dilekçesi” ile istenen toplam alacağın tamamına; temerrüt olgusu (İhtarname) bulunmayan durumlarda dava tarihinden itibaren “bedel artırım dilekçesi” ile istenen toplam alacağın tamamına faiz işletilmelidir. Dava tarihinde “bedel artırım dilekçesi” ile arttırılan alacağın tamamı için zamanaşımı kesilecektir.

4) KISMİ DAVA YÖNÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARI

Doktrin görüşlerinde ve birçok yargıtay kararı ile işçilik alacaklarının belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmedilirse de bundan farklı olarak başkaca doktrin görüşleri ve yargıtay kararları işçilik alacakları için kısmi dava açmanın daha isabetli olacağı görüşündedir. Zira işçilik alacaklarında belirsizlikten ziyade alacağın miktarı tartışmalıdır. Bu konuya ilişkin;

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 27.02.2012 gün ve E. 2012/1757, K. 2012/5741 sayılı  kararı

 “…Yargıtay uygulamasına göre işçinin iddia ettiği temel ücret miktarı işverence kabul edilmediğinde meslek kuruluşlarından olası (adet-emsal olan) ücret yönünden araştırmaya gidilmekte ve çoğunlukla meslek odasının bildirdiği ücret hesaplamaya esas alınmaktadır. Bu ihtimalde işçi iddia ettiği ücreti kanıtlayamamış olmaktadır. Zira ücretle ilgili tüm deliller işveren uhdesindedir ve işçinin çoğu kez bu delillere ulaşmasına imkan tanınmamaktadır. Bu yönüyle temel ücretin tespitindeki ve ispatındaki ülkemize has güçlükler sebebiyle kısmi davanın açılmasında işçinin hukuki menfaatinin olduğu kabul edilmelidir…

Bu karar ile yargıtay alacağın, miktar olarak belirlenmesi davalının elindeki bilgi ve belgelerden anlaşılabileceği için, tartışmalı ve belirli olmadığı gerekçesiyle işçi alacaklarına kısmi dava açılmasına imkân sağlamıştır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ise konuya ilişkin olarak başlangıçta verdiği kararlardan biri olan 31.12.2012 gün, E. 2012/30463 ve K. 2012/30091 sayılı kararı

 “Belirsiz alacak davası ile kısmi dava birlikte değerlendirildiğinde, eğer alacak belirli veya belirlenebilir nitelikte ise, tam veya kısmi şekilde belirsiz alacak davası açarak, bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmak mümkün değildir. Ancak, Kanunun kısmi dava açma imkânını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür… Davaya konu işçilik alacakları bakımından Mahkeme kararında da belirtildiği üzere belirsiz alacak davası açılması söz konusu olmayacaktır. Ancak, somut olaydaki durumda kısmi dava açılması mümkündür. İş sözleşmesinin feshinden kaynaklanan ya da iş sözleşmesine aykırılıktan doğan işçilik alacaklarına yönelik davaların kısmi dava konusu yapılması, her somut olayın özelliği dikkate alınmak ve yukarıda belirtilen şartları taşımak kaydıyla kural olarak mümkündür..”

Bu karar ile Yargıtay işçilik alacaklarının kısmi davanın şartlarını taşıdığı hallerde bu yolla istenebileceğine hükmetmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi bu ve bu gibi pek çok kararında;

  • Belirli  bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemeyeceği,
  • Alacak belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamayacağı, ancak şartları varsa kısmi dava açılmasının mümkün olduğu,
  • Ancak şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmesi gerektiği,
  • Açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacağından; talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep anlaşılabilir değil ise, aynı Kanunun 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesinin istenmesi, verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmesi gerektiği,
  • Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edileceği, örneğin, iş hukuku uygulamasında Yargıtay’ca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, şahit anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda takdiri indirim yapılması gerekliliği kabul edileceğinden bu halde, şahit anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, alacak belirsiz kabul edilmesi gerektiği,
  • Bahsedilen alacaklar dışındaki kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, fark ücret, fark ikramiye gibi işçilik alacaklarının, işçinin, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, kendisine işverence yapılan ödemeleri, hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını vb. durumları belirleyebildiğinden anılan alacakların belirsiz olmadığı,

şeklinde hüküm vermiştir.

5) SONUÇ VE KANAAT

Özellikle iş hayatındaki kayıtdışılık ve bordrolarda eksik gösterilen haklardan ve işveren tarafından işçiye verilmeyen belgelerden ötürü işçiden tazminat ve diğer işçilik hesabının tam ve doğru şekilde yapmasının beklenememesi sebebiyle işçilik alacaklarının belirli olmadığını söylemek mümkündür. Belirsiz alacak davası ve kısmi alacak karşılaştırıldığında belirsiz alacak davasının açılmasının çok daha avantajlı  olduğu açık olarak görülmekle birlikte 22. Hukuk Dairesinin işçilik alacakları kalemlerinin tamamına yakınını belirsiz olarak kabul etmemesini dikkate alarak, davanın reddi riskiyle karşı karşıya kalmamak adına uygulamada kısmi dava açmak daha garanti bir yol gibi görünmektedir. 

Av. M. Talha Arslan

Stj. Av. Melike Nur Vural