Günümüzde birçok firma uzun yıllar boyunca ürünlerinin ve markalarının tanıtımları için çalışmalar yapmakta, yüksek miktarlarda reklam harcamaları yapmaktadır. Tüm bu harcamaların temel dayanak noktası tüketiciler nezdinde marka bilinirliğinin inşası ve tüketiciler ile etkileşim kurma çabası nedeniyle cereyan etmektedir.
Tabii ki her firma en kaliteli ve doğru ürünü, fiyat kalite endeksine göre pazarlamayı ve pazarlama politikası neticesinde oluşan marka güvenilirliği ve bilinirliği ile pazardan pay almaya çalışmaktadır.
Ancak, günümüz ticaretinde rekabetin artması ve satın alma kanallarında meydana gelen değişiklikler ile tüketicilerin parayı ödemesiyle satın alma süreci bitmemektedir.
Günümüzde sanal/online ortamda satış yapmayan bir marka ya da bir firma kalmamıştır. Online web sayfaları üzerinden yapılan satın alma süreçlerinde ortaya bir satış sonrası operasyon çıkmakta ve müşteriler de bu sürecin doğurduğu bazı sorunlarla karşılaşmaktadır.
Örnek vermek gerekirse; 2020 Mart ve Haziran(Coronavirus Pandemi süreci) ayları arasında internet üzerinden gerçekleşen alışverişlerin yüzde 50’ye yakınında kargo gecikmesi yaşanmış ve satıcıyla birlikte kargo firmaları da eleştiri oklarının merkezine oturtmuştur.
Bu gibi şartlar altında nihai tüketicinin bakış açısı “Gönderemeyeceğin ürünü neden satışa sunuyorsun ve bize satmaya çalışıyorsun” tarzında ortaya çıkmaktadır. Tüketici şikayet etmekte haklı olsa da, bazı durumlarda tüketicinin ürünü almadan önce parayı ödemesi, satıcı üzerinden dolandırıldım, kandırıldım etkisi uyandırmakta ve ufacık problemler karşısında hassas olmaktadır.
Daha detaylı bilgi almak için Lütfen İletişime geçin!
Sizde Google, Apple ya da diğer Storelarden geliştiric hizmeti veriyorsanız lütfen bizimle iletişime geçin!
Bilişim/Yazılım Hukuku
Bilişim Hukuku alanında detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin!
Daha Falası
Dolandırıldım ya da kandırıldım düşüncesine kapılan Nihai Tüketici, hakkını aramak için bazı yollara başvurmakta ve satıcı hakkında tüketici şikayet sayfalarında şikayetlerini dile getirmektedir.
Tüketici şikayet sayfalarında oluşturulan şikayetlerde, satıcının markası ve bilgileri paylaşılmakta ve farklı müşterilerin de zarara uğramaması için tecrübe paylaşımı yapılmaktadır. Ancak, Nihai Tüketici tarafından yapılan şikayetin kaynağı satıcıda mı gibi soruların cevaplarıyla kimse ilgilenmemektedir.
Söz konusu şikayetler neticesinde ürün, hizmet sağlayıcıları ya da satıcılar doğrudan zarara uğramaktadır. Şikayetin içeriği hakkında bir süreç takip edilmeden internet üzerinden milyonlarca kişiye iletilmesi sebebiyle firmalar zarara uğramaktadır.
Firmalar/Markalar tüketici şikayet sayfaları ile iletişime geçtiğinde ise; kendilerinden yüksek miktarda Üyelik Ücretleri talep edilmektedir.
Kısacası firmalar, tüketiciler tarafından haklı ya da haksız olarak oluşturulan kötü imaj nedeniyle marka güvenirlikleri zedelenmekte hem de üyelik ücretleri için astronomik ücretler ödemektedir.
Peki Firmalar/Markalar haksız olarak kaybettikleri marka değeri ve satış gelirlerinden doğan zararları kimden ve nasıl talep edecekler.
Yazımızın ilk kısmında hangi dayanakların kullanılmamasını, 2. kısmında ise hangi taleplerin daha somut olgulara dayandığını ve bu somut olguların davamıza etkisini değerlendireceğiz.
Tüketici Şikayet Sitelerinde Tescilli Markam/Logom Kullanılıyor, Fikri Mülkiyet İhlalini Oluşturur Mu?
Eminim bir çok markasını tescil ettirmiş firma ve kişi, tescilli markamı nasıl koruyabilirim, sorusunun cevap aramaktadır. Ancak bu soruya cevap ararken bazı Anayasal Temel Hak ve Hürriyetler dikkate alınmalı ve bu minvalde sorunun cevabı oluşturulmalıdır.
Tüketiciler aldıkları ürün veya hizmetin vaad edilen şekline aykırı olduğu, hizmetin geç ya da kusurlu şekilde gerçekleştiği gerekçesiyle tüketici şikayet sitelerinden, maruzatlarını dile getirmektedir.
Söz konusu şikayetlerin içeriği tabi olarak hizmeti aldıkları Şirketin/Firmanın Markası/Logosu ya da tescilli tasarımını içermektedir. Zira marka/logo ya da tescilli ürünün ismi, şekli ve türü yer almayan bir şikayet sonuçsuz kalacak, yetkililer nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi olmayacaktır.
Ancak bu durumun tescilli markanın izinsiz kullanımı gerekçesiyle bir fikri mülkiyet ihlali oluşturması da gündeme gelmektedir.
Bu konuyu değerlendirirken farklı grupların hakları çatışmaktadır. Bir tarafta tescilli markanın izinsiz kullanımında doğan zarar, diğer tarafta ise tescilli marka hakkında fikir ve düşüncelerini beyan etme özgürlüğü.
Burada çatışan haklardan hangisinin daha çok korunması, bir diğer ifadeyle kamu oyundan daha üstün yarar oluşturacağı dikkate alınmalıdır.
Her iki hak birlikte değerlendirildiğinde tüketicinin aldığı hizmetin kalitesi ve nitelikleri hakkında olumlu ya da olumsuz fikirlerini tüketici şikayet sitelerinde paylaşması Anayasanın 26. Maddesinde yer alan VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında değerlendirilecek ve izinsiz olarak markanın kullanımından doğan bir fikri mülkiyet ihlalini teşkil etmeyecektir.
Bir diğer anlatımla, tüketicinin üstün yararı burada birinci planda tutulmaktadır.
Tüketicin üstün yararı dikkate alındığında, müşterileriniz ya da nihai tüketiciler tarafından Tüketici Şikayet sitelerinde dile getirilen şikayetlerde kullanılan ve marka değerinize zarar veren yorumlar nedeniyle doğrudan tüketiciye dava açamadığınız gibi, yer ve içerik sağlayıcı tüketici şikayet sayfalarına karşı dava açma hakkınızın bulunmadığı kanaatindeyiz.
Zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.10.2018 tarihli, 2016/14891 E. ve 2018/6357 K. sayılı kararında:
“3- Şikayet, eleştiri ve ifade özgürlüğü hakkı Anayasal haklardandır. TMK ile korunan kişilik hakkına saldırı olmaksızın, bu hakkın kullanılmasının engel[l]enemeyeceği dikkate alındığında, davalı tarafça “www.sikayetvar.com” sitesinde tüketicilerce bildirilen muhtelif şikayetlerin yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığı gibi, taraflar arasında üyelik sözleşmesinin yapılma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Bu bakımdan, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sonlanmasından sonra da söz konusu şikayetlerin bir süre daha yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi doğru olmadığı gibi, anayasal bir hakkın kullanılması sınırını aşmayan şikayetlerin siteden kaldırılmasına karar verilmesi de doğru görülmemiş, hükmün bu bakımdan da davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.”
İfadelerine yer verilmiş ve tüketicilerin markalar hakkındaki yorumlarının fikri mülkiyet ihlali oluşturmayacağı, söz konusu ifadelerin Anayasa Madde 26 VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında değerlendirileceği ifade edilmiştir.
Tüketici Şikayet Sitelerinde Markanız, Ürününüz veya Doğrudan Firmanızı Hedef Alan Şikayetlere Cevap Verme Hakkınızı Kullanmak İstediğinizde Talep Edeilen Üyelik Ücreti Haksız Rekabet Teşkil Eder Mi?
Marka/firma sahipleri, tüketici şikayet siteleri incelendiğinde anlaşılacağı üzere; birçok firma hakkında tüketicilerin ürün veya hizmetler hakkında geri dönüşleri yer almaktadır. Bu noktaya kadar tabii ki tüketicilerin ürün veya hizmetler hakkında bilgi paylaşımı yapması tüketicinin üstün yararı bakımından kabul edilebilir bir durum oluşturmaktadır.
Ancak dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise tüketicilerin geri bildirimde bulunabildikleri tek tüketici sayfası Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.10.2018 tarihli, 2016/14891 E. ve 2018/6357 K. sayılı kararında yer alan tüketici şikayet sitesi değildir. Bu konuda ürün ya da hizmetler hakkında geri dönüşlerinizi yapabileceğiniz birçok farklı platform daha bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını örnek vermek gerekirse, “Google-Benim İşletmem” kısmında çıkan değerlendirme kısmında hizmetten faydalananlar hem iyi, hem de kötü geri bildirimde bulunabiliyorlar. Bir diğer örnek ise Facebook üzerinden ürün veya hizmetlerle alakalı kurulan işletme sayfalarında da aynı durum geçerlidir.
Ancak tüketici şikayet siteleri üzerinde yapılan incelemede ise; tüketicilerin gerçekten şikayet ettiği ürün veya hizmeti alıp almadığı kontrol edilmeden sadece kötü geri bildirimlere yer verilmektedir.
Yer ve içerik sağlayıcısı olan tüketici şikayet siteleri, bu izlenimi tüketiciler nezdinde oluşturmakta sayfa tasarım ve yönlendirmeleri her daim bir şikayet yazmak üzeredir.
Oluşturulan bu izlenim ile şirketlerin sahip oldukları markalar daimi surette lekelenmektedir. Bu lekelenme neticesinde zarara uğrayan şirketler, söz konusu şikayet ve olumsuz yorumların mağdur tüketiciler tarafından mı yoksa haksız olarak 3. kişi rakip firmalar tarafından mı yazıldığını kontrol etmek ve gerçekten mağdur tüketicilerin şikayetlerine çözüm bulmak istediklerinde tüketici şikayet siteleri tarafında fahiş üyelik ücretleri talep edilmektedir.
Bu noktada firmaların zararlarını talep edebileceği bir takım somut olguların oluştuğu kanaatindeyiz.
Bu durumda, zarara uğrayan firmanın yıllar içinde oluşturduğu marka değeri ve hizmet kalitesi üzerinden, haksız bir şekilde gelir elde etmeye çalışan tüketici şikayet siteleri, haksız rekabet kapsamında gelir elde ettiği kanaatindeyiz.
Zira TTK MADDE 54- (1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
ifadelerine yer verilmiştir.
İlgili kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, madde 54’te; haksız rekabet kapsamı belirtilmiş, konusu ve amacı belirlenmiştir.
Yine TTK Madde 55’te ise:
“TTK MADDE 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
……
MADDE 55/1/A/5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
…….”
ifadelerine yer verilmiş ve “rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,” ifadeleri haksız rekabetin bir kapsamı olarak belirlenmiştir.
Markaların sahip olduğu marka değerine karşı, tüketici şikayet sitelerinin yer ve içerik sağlayıcısı olduğu dikkate alındığında, müvekkilin sunduğu hizmet, ürün ve marka değerine karşı bir karalamayla karşı karşıya kalmakta, söz konusu karalamaların çözülmesi ya da rakip firmalar tarafından yapılıp yapılmadığı anlaşılmak istendiğinde bir ücrete tabi tutulması HAKSIZ BİR KAZANCI doğurmaktadır.
Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.11.2015 tarihli 2015/5144 E. 2015/12411 K. sayılı kararında, yine bir tüketici şikayet sayfası hakkında:
“Mahkemece, yukarıda açıklandığı gibi, içerik sağlayıcı olan davalının yapılan tüketici şikayetlerine cevap verilebilmesi için ücret talep edildiğinin ispatlanamaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosyada mevcut davalı şirkete ait internet sayfası çıktılarından davacının şikayetlere cevap verebilmesi için üyelik ücreti talep edildiği anlaşıldığı gibi, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda da şikayetlere cevap verebilmesi için üyelik ücreti talep edilmesinin haksız rekabet koşullarını oluşturduğu belirtilmesine rağmen yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.”
ifadelerine yer verilmiştir.
Söz konusu karardan da görüleceği üzere, tüketici tarafından yazılan şikayetlere cevap verilmesi için üyelik ücreti ödenmesinin haksız rekabet oluşturduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesi’nin bu durumu kabul etmeyerek verdiği ret kararı Yargıtay tarafından bozulmuştur.