İŞÇİNİN İŞVERENE 30 GÜNLÜK ÜCRETİ İLE KARŞILANAMAYACAK ŞEKİLDE ZARAR VERMESİNİN İŞ SÖZLEŞMESİNE ETKİSİ

İş sözleşmelerinde işveren ve işçinin ayrı ayrı borçları bulunmaktadır. İşçinin temel borcu ise iş görme borcudur. İşçinin iş görme borcunu özenle yapması beklenmektedir. Özen borcu, işçinin asli işini ifa ederken gereken tüm dikkati göstermesi ve mesleki bilgilerini, fikri ve bedeni yeteneklerini gerektiği şekilde kullanması olarak değerlendirilmektedir.

İşçinin özen borcu, sadece edim sonucuna yönelik olmayıp, işin görülmesi sırasında işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş malzemeye de özen göstermekle yükümlüdür. Nitekim İş Kanunu’nun 25. maddesinde işverene haklı nedenle iş sözleşmesini fesih imkânını tanıyan sebepler sayılmış olup, maddenin 2. fıkrası I bendinde bu özen yükümlülüğüne aykırı davranış yaptırıma bağlanmıştır:

ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

Anılan bende göre işçinin kendi isteği veya dikkatsizliği yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı veya malı olmayıp eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücreti ile ödeyemeyecek ölçüde hasara uğratması halinde işveren, iş sözleşmesini süresiz fesih bildirimi ile sona erdirebilecektir.

İÇİNDEKİLER;

a. İşyerinin Malı Olan veya Malı Olmayıp da Eli Altında Bulunan Makine, Tesisat veya Başka Eşya ve Madde Olması Gerekir

B. Bir Zararın Doğmuş Olması Şartı

c. Zarar İşçinin Kusurlu Davranışının Sonucunda Doğmalıdır

d. Zarar Miktarının İşçinin Otuz Günlük Ücretinden Fazla Olması

e. Zararı İşveren, Kusursuzluğu İşçi İspatlamalıdır

Daha detaylı bilgi almak için Lütfen İletişime geçin!

Hızlı ve Güvenilir Hizmet!

Sizde Google, Apple ya da diğer Storelarden geliştirici hizmeti veriyorsanız lütfen bizimle iletişime geçin!

Bilişim/Yazılım Hukuku

Bilişim Hukuku alanında detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin!

Daha Falası

a. İşyerinin Malı Olan veya Malı Olmayıp da Eli Altında Bulunan Makine, Tesisat veya Başka Eşya ve Madde Olması Gerekir.

İşçi, işverene ait olan veya işverene ait olmayıp da onun eli altında bulunan makine, tesisat veya başka eşya ve maddeleri kaybetmiş veya hasara uğratmış ise, işverenin fesih hakkı doğacaktır. Söz konusu bentte zarara uğrayan malların işverene ait olması gerekli görülmemiş olup başkasına ait olmakla beraber, işverenin eli altında, yani zilyetliğinde bulunan mallar da aynı hükme tabi tutulmuştur. İşçinin zarar verdiği mal işveren dışında bir başkasına ait ise, işverenin fesih hakkının doğması için, o malın işverenin zilyetliği ve sorumluluğunda bulunması gerekir. Ayrıca bu hükmün uygulanabilmesi açısından ise, işverenin mülkiyeti ya da zilyetliği altında bulunan malların işyerinde bulunan mallardan olması gerekli olmamakta birlikte işyeri dışında da olsa, malların zarara uğratılması işverene haklı nedenle sözleşmeyi feshetme hakkı vermektedir. 

b. Bir Zararın Doğmuş Olması Gerekir

İşverenin bu İş Kanunu madde 25/2-I bendi kapsamında iş sözleşmesine son verebilmesi için işçinin işyerindeki malları otuz günlük ücretiyle ödenemeyecek derecede zarara uğratması gerekir. Zarar, söz konusu malda mutlaka bir aksaklık, eksiklik ya da bozukluk şeklinde olmayıp, eşyanın kaybı şeklinde de karşımıza çıkabilir. Zararın işçinin otuz günlük ücretini aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar. İşçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek durumda olması yahut işveren tarafından zarar tutarının işçiden talep edilip edilmemesi, işverenin fesih hakkını ortadan kaldırmaz. Çünkü fesih hakkı, zararın tazmin edilmemesi karşısında kullanılabilecek bir yaptırım olarak düzenlenmemiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 23.09.2008 Tarihli, 2007/27255 Esas, 2008/24526 Karar Nolu İlamında,

Zararın 30 günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar ve işçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz. İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da feshe hakkını olumsuz etkileyen bir yönü bulunmamaktadır

Ayrıca işveren, işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğinde dahi zarar tutarını işçiden talep edebilecektir. Yargıtay, işçinin ortaya çıkan zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olmasının işverenin bu hakkını ortadan kaldırmayacağını, işverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da fesih hakkını olumsuz yönde etkilemeyeceğini belirtmiştir. Bununla birlikte Yargıtay’a göre eğer toplu iş sözleşmesinde böyle bir zararın ortaya çıkması halinde işçinin bu zararı derhal ödemesi veya ödemeyi taahhüt etmesi ve sendikanın da buna kefil olması ve işçinin ağır ihmal ve bağışlanmaz kusurunun bulunmaması durumunda işverenin fesih hakkını kullanamayacağı yönünde bir hüküm yer alıyorsa, o zaman toplu iş sözleşmesi hükmünü dikkate almak gerekecektir.

c. Zarar İşçinin Kusurlu Davranışının Sonucunda Doğmalıdır

İşçinin işyerinin malı olan eşyalara zarar verebilmesi için işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi durumunda olduğu gibi işçinin kasıt veya ihmal derecesinde bir kusurunun olması şarttır. Çünkü fıkranın başında yer alan bu ifade sadece iş güvenliğinin tehlikeye düşürülmesini değil, daha sonraki işverenin malına zarar verilmesi olgusunu da kapsamaktadır. Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanması bakımından ise herhangi bir fark bulunmamaktadır. İki şekilde de işçinin kusuru ile zararın meydana gelmesi söz konusudur.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 23.09.2008 Tarihli, 2007/27255 Esas, 2008/24526 Karar Nolu İlamı,

Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının herhangi farkı bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren işçinin ve trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı nedenle sona erdirilebilir

d. Zarar Miktarının İşçinin Otuz Günlük Ücretinden Fazla Olması

İşverenin fesih hakkının doğabilmesi için işçinin işyerinde meydana getirdiği zarar tutarının işçinin otuz günlük ücretinden fazla olması gerekmektedir. İşçinin yol açtığı küçük zararlardan dolayı işverenin derhal feshe gitmesinin önüne geçmek için işçinin yol açtığı zararın otuz günlük ücreti tutarından fazla olması aranmıştır. Bununla birlikte, işyerinde 30 günlük ücretten az zarar meydana gelmiş ise ve bu zarar dolayısıyla işyerinde olumsuzluklar meydana gelmiş, iş ilişkisinin sürdürülmesi işveren açısından önemli ölçüde beklenmez bir hal almış ise feshin (haklı nedenle değil) geçerli nedene dayandırılarak feshedilebileceğini kabul etmek gerekir. İşçinin ‘otuz günlük ücretinin neleri kapsadığı hususunda herhangi bir açıklık olmasa da işçi lehine yorum ilkesi gereğince brüt ücretin esas alınacağı Yargıtay’ca benimsenmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 23.09.2008 Tarih, 2007/27255 Esas, 2008/24526 Karar Nolu İlamında,

4857 sayılı İş Kanununda herhangi bir açıklık olmasa da, bu durumda işçi lehine yorum ilkesi uyarınca brüt ücretin esas alınması gerekir

Bu anlamda, söz konusu ücret dar anlamda ücret olup; ikramiye, prim, fazla çalışma ücreti ve benzeri ödemeler ‘otuz günlük ücret’ içerisinde değerlendirilmeyecektir. Ancak ücret, yapılan işe göre satış primi olarak belirlendiği durumlarda, gerçek ücreti bu ödemeler toplamı olarak değerlendirmemiz gerekir. Örneğin, asgari ücret ve sefer primi karşılığı çalışmakta olan uluslararası yük taşıyan tır şoförlerinin ücretinin sefer primi olarak adlandırdıkları kısmı, dar anlamda ücret olup, otuz günlük ücretin hesabında tır şoförleri yönünden her iki ödemenin toplamına göre hesap yapılması gerekecektir. İşçinin otuz günlük ücreti hesap edilirken, ‘otuz gün’ bir ay olarak değerlendirilmemelidir. O halde, işçiye aylık olarak ödenen ücret yerine, günlük yevmiyesi hesap edilerek, bunun otuz katı tutarı dikkate alınmalıdır. Ayrıca, işçinin hangi tarihteki ücretine göre söz konusu hesabın yapılacağı da açık değildir. Zararın ortaya çıktığı tarih ile fesih tarihi, hatta zararın belirlendiği tarih birbirlerinden farklı olabilir. Bu yüzden, fesih hakkının kullanıldığı tarihte işçinin almakta olduğu ücret esas alınarak bir değerlendirmenin yapılmasının daha doğru olduğu kabul edilmelidir.

e. Zararı İşveren, Kusursuzluğu İşçi İspatlamalıdır

Bu hükme göre, işyerindeki zararın işçinin otuz günlük ücreti tutarıyla ödeyemeyeceğini işveren ispatlamalıdır. İşçi ise söz konusu zararda herhangi bir kusuru olmadığını ispatlayacaktır. Yargıtay açıkça, “Özenle ifa yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, iş sözleşmesinin ifası dolayısıyla bir zararın meydana geldiğini ispat işverene, bu zarardan dolayı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat külfeti ise işçiye yüklenmiştir.” şeklinde ifade ederek konu ile ilgili görüşünü belirtmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 27.02.2008 Tarihli, 2007/9302 Esas, 2008/2652 Karar Nolu İlamında,

İşçinin özen borcuna aykırı hareket edip etmediği duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmeden sadece işveren yönünden tespit edilen eksiklikleri açıklayan bilirkişi raporu benimsenerek sonuca gidilmesi hatalıdır. Doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle boya yıkama makinesinde kullanılan kimyasalları belirtir reçetelerin kim tarafından hazırlandığı, davacının uyguladığı reçetenin hangi mala ait olduğunu bilecek durumda olup olmadığı, bu konuda gerekli eğitimi alıp almadığı, yaptığı iş için bilgi ve becerisinin yeterli bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, bundan sonra aynı bilirkişi heyetinden ya da resen oluşturulacak başka bir bilirkişi kurulundan alınacak raporla davacının olayda kusurunun bulunup bulunmadığı hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenip oluşacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.… 4857 Sayılı İş Kanununun madde 25/II-ı fıkrasında yer alan hükümle de özensiz ifa sonucu işçinin 30 günlük ücreti ile karşılayamayacağı bir zararın meydana gelmesi hali işveren bakımından iş sözleşmesinin haklı feshi sebebi sayılmıştır. Özenle ifa yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan uyuşmazlıklardan iş sözleşmesinin ifası dolayısıyla bir zararın meydana geldiğini ispat işverene bu zarardan dolayı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat külfeti işçiye yüklenmiştir. Somut olayda, davacının yanlış yıkama işlemi yaptığı tartışmasız olup olay sonucu işverenin zarara uğradığı açıktır

İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması halinde ise işverenin fesih hakkı olmayacaktır. İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir. Zararın miktarının saptanması tanık anlatımlarıyla mümkün olmamaktadır. Yargıtayca kabul edilen uygulamaya göre, bilirkişi aracılığıyla işçinin kusur oranı belirlenmeli ve buna göre işçinin sorumluluğunun otuz günlük ücreti tutarını aşması aranmalıdır. İşçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarı da bu kusur oranında azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılarak hesap edilecektir. Son olarak, İş Kanunu madde 26’da belirtilen derhal fesih hakkını kullanma sürelerinden 6 işgünlük hak düşürücü süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle, 1 yıllık hak düşürücü süre ise zarara neden olan olayın oluşumundan itibaren işlemeye başlayacaktır.

Av. M. Talha ARSLAN

Stj. Av. Oğuzhan ÇINGI

İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 Tarihli 2014/31317 Esas 2014/33735 Karar Nolu İlamında, 

Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, kanuni dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-ı maddesidir. Anılan hükümde ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (ı) alt bendinde, işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir.

Dosya içeriğine göre, davacı işçinin davalı şirkete ait işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından 22.02.2010 tarihli fesih bildirimi ile, 13.02.2010 günü davacının nöbeti sırasında meydana gelen hırsızlık olayında kusurlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, 4857 sayılı Kanun’un 25/II-ı maddesi uyarınca işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması işini savsaklayarak işvereni otuz günlük ücreti tutarında ödeyemeyecek derecede kayba uğrattığı gereği haklı sebeple feshedildiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda, güvenlik görevlisi olan davacının olay günü 07.00-15.00 saatleri arasında nöbetçi olduğu, işyerinin diğer noktasında M.. D..isimli işçinin nöbetçi olduğu, saat 15.30 sıralarında M.. D..’den nöbeti devralan görevlinin 15.30 sıralarında hırsızlık olayını farkettiği, davacının savunmasında olayı farketmediğini belirttiği, M.. D..’in savunmasında davacının nöbet yerini bırakarak kendisinin yanına geldiğini, uyarmasına rağmen yanında bir süre kaldığını beyan etmiştir. Buna göre, davacının görev yerinden bir süreliğine de olsa ayrıldığı, nöbetçi olduğu sırada gerçekleşen olayı farketmediği anlaşılmaktadır. Davacının bahsedilen eylemi her ne kadar fesih için haklı sebep ağırlığında değil ise de, işbu eylemlerinden dolayı işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığının kabulü ile işverenden iş ilişkisinin sürdürülmesinin beklenemeyeceği gözetilerek iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshedildiğini kabul etmek gerekir. Mahkemece, fesih geçerli sebebe dayandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle kabulü hatalı görülmüştür.

 

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 26.03.2012 Tarihli 2011/12775 Esas 2012/5476 Karar Nolu İlamında, 

İş sözleşmesinin işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.

4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (ı) alt bendinde, işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratmasının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir.

Somut olayda; mahkemece bilirkişiye çözümü yaptırılan işyeri güvenlik kamerası kayıtlarından davacının 08.08.2009 tarihinde meydana gelen yangın öncesinde makineye pamuk atarken bir yandan da arkadaşlarıyla sohbet ettiğinin görüldüğü, bunun akabinde çalıştığı makinede yangın çıktığı anlaşılmaktadır. Daha sonra alınan makine mühendisi bilirkişi raporunda olayın oluş şekli kamera görüntülerine göre değerlendirilerek yangının elektrik kontağından çıkma olasılığının bulunmadığı, işçilerin hatalı işlem yapmalarından kaynaklanmasının yüksek ihtimal olduğu belirtilmiştir. Daha önce de işyerinde aynı nitelikte yangınlar çıktığı belirtilmişse de davacının kullandığı makinede ilk kez yangın olduğu ve davacının işine gereken özeni göstermediğinin kamera kayıtlarıyla belirlendiği dikkate alındığında davranışlarının iş güvenliğini tehlikeye düşürücü nitelikte olduğu ve haklı neden oluşturduğu açıktır. Buna rağmen yazılı gerekçeyle davanın kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 30.04.2014 Tarihli 2013/9827 Esas 2014/10625 Karar Nolu İlamında,

Somut olayda; davacının iş sözleşmesinin bisküvi fabrikasındaki temizlik odasında küçük tuvaletini yaparak hijyen kurallarına uymadığı gerekçesiyle haklı sebep iddiasıyla feshedilmiştir. Davalı tarafından olayın oluş şeklinin fesih sebebindeki gibi olduğu disiplin soruşturmasına ilişkin belgeler ve şahit beyanlarıyla ispat edilmiştir. Şu halde davacının çalıştığı yere elli metre mesafede tuvalet olmasına rağmen çalıştığı yerin hemen yanındaki temizlik odasına küçük tuvaletini yaparak bisküvi üretimi yapılan fabrikada önemi tartışmasız olan hijyen kurallarına uymadığı ve bu şekilde iş güvenliğini tehlikeye soktuğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafından yapılan fesih haklı sebebe dayanmaktadır. Bu itibarla davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

 

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 24.04.2016 Tarihli 2015/1622 Esas 2016/9583 Karar Nolu İlamında, 

Somut olayda, davacı forklift operatörü olup 05.11.2013 tarihinde işverence tutulan tutanakla iş güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde forklift kullandığı bildirilerek davacının savunması istenmiş, davacı ise savunmasında tehlikeli olarak forklift kullandığını kabul etmesi üzerine disiplin kurulunun 06.11.2013 tarihli kararı ile iş akdinin iş güvenliğini tehlikeye sokması nedeniyle 4857 sayılı İş Kanununun 25/II-ı maddesinde “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.” hükmünün işveren tarafından iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin işçinin sözleşmesini feshedebileceğini bildirilmiştir. Davacı’nın kabulünden de anlaşılacağı üzere davacı iş güvenliğini tehlikeye soktuğundan iş akdini haklı nedenle feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirir.

 

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 26.11.2019 Tarihli 2017/25409 Esas 2019/21485 Karar Nolu İlamında,

Dosyadaki bilgi ve belgelere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve özellikle; somut olayda işçinin iş sözleşmesi 07/01/2015 tarihinde, 4857 sayılı İş Kanununun 25/2- (ı) alt bendinde düzenlenen “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” hükmü uyarınca haklı sebeple feshedilmiştir. Bu halde, İş Kanununun 26. maddesindeki 1 yıllık hak düşürücü süre zarara neden olan olayın oluşumundan; 6 işgünlük hak düşürücü süre ise zarar miktarının belirlenmesinin ardından bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlar. Eldeki davada, feshe konu zarar doğuran olay 11/12/2014 tarihinde meydana gelmiş olup, davacı işçinin bu tarihte yaralanarak iş göremezlik raporu aldığı, rapor bitimi olan 01/01/2015 tarihinde işe başladığı, 02/01/2015 tarihinde savunmasının alındığı dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece davacının raporlu olmasının haklı fesih için hak düşürücü süreyi durdurmayacağı gerekçesiyle feshin hak düşürücü süre içinde yapılmadığı sonucuna varılarak, kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmiştir. Gerçekten de işçinin raporlu olması yahut savunmasının alınmaması hak düşürücü süreyi durdurmayacağı gibi, sürenin başlamasına da engel olmaz. Önemli olan feshe yetkili makamın zarar miktarının işçinin otuz günlük ücreti tutarıyla ödenmeyecek derecede olup olmadığı bilgisine sahip olmasıdır. Somut olayda davalı işverence olayın oluşuna ilişkin 11/12/2014 tarihli tutanak, aynı tarihli tanık ifadeleri dosyaya sunulmuştur. Ayrıca zarara ilişkin olarak araştırma yapıldığı, kaza sonucunda hasar gören kabinin onarımına ilişkin olarak biri 19/12/2014 ve diğeri 22/12/2014 tarihli iki adet fiyat teklif yazısı alındığı anlaşılmaktadır. Davalı işverenin cevap dilekçesinde bildirdiği 15.945 Euro tutarındaki zarar miktarı, 22/12/2014 tarihli teklifteki tutar ile aynıdır. Gerek işverence sunulan kayıt ve belgeler gerekse cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde, zarar miktarının 22/12/2014 tarihli teklif yazısı ile işverence öğrenildiği, bu miktarın işçinin otuz günlük ücreti ile karşılanamayacak tutarda olduğunun da aynı anda belirlenebileceği, ayrıca işverence disiplin kurulunun veya bir başka organın feshe yetkili olduğu yönünde bir iddia ileri sürülmediği dikkate alındığında 6 işgünlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

 

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 11.06.2015 Tarihli 2014/9573 Esas 2015/21437 Karar Nolu İlamında, 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. I bendinde “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” halinde işverenin iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedilebileceği ve bu nedenin haklı neden olacağı, bu halde işçinin 1475 sayılı Kanunun yürürlükte olan 14. Maddesi uyarınca kıdem tazminatına hak kazanamayacağı düzenlenmiştir.

İşveren, iş sözleşmesine aykırı davranışta bulunan işçiye yaptığı eylemle orantılı bir yaptırım uygulamalıdır. Yapılan eylemle orantılı olmayan ve ölçüsüz olarak nitelendirilebilecek bir yaptırım mazur görülemez. Sonuç itibariyle fesihte bir cezadır. Ölçülülük ilkesi uyarınca, uygulanacak önlem, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı bir başka anlatımla tedbir uygun olmalı, ulaşılmak istenen amaç açısından gerekli olmalı ve uygulanacak tedbirin sonucu olan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç, ölçüsüz bir oran içerisinde bulunmamalıdır. Bu ilke uyarınca yargıç feshin geçerli olup olmadığını kararlaştırırken, işçinin davranışının ağırlığını dikkate alarak, her olayın özelliğine göre işçinin davranışı ile işverence uygulanan fesih türü arasında bir orantısızlık (ölçüsüzlük) olup olmadığını takdir edecektir. İşçinin davranışının haklı fesih olarak değerlendirilmesi ağır ve gerekli olmayan bir sonuç ise kıdem ve ihbar tazminatının kabulü gerekecektir.

Somut uyuşmazlıkta davacı şoför olmadığı halde görevlendirildiğini iddia etmiştir. Davacının bu iddiası üzerinde durulmamıştır. Özellikle davacının görev tanımı getirtilip iş güvenliği uzmanından rapor alınarak davacının görev tanımına göre araç kullandırılmasında işverenin kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmalı, işveren kusurunun ağır olması halinde ölçülülük ilkesi de dikkate alınarak feshin haksız olduğu kabul edilmelidir. Bunlar yapılmaksızın eksik inceleme ile hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.