SÖZLEŞME TARAFLARININ TEMERRÜDE DÜŞMESİ HALİNDE FESİH VE ZARAR TAZMİNATI

  • GİRİŞ

 

Sözleşme kavramı, iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan ve belirlenen kurallara uyulması yasalarla desteklenen hukuki işlemlerdir. Sözleşmenin taraflarının yükümlülükleri değerlendirildiğinde tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olarak ikiye ayrılmaktadır. Taraflardan biri sözleşmede pasif tarafsa yani diğer tarafın bir edim yükümlülüğü var ve sözleşmeye göre sadece o tarafın üstlendiği edimi yerine getirmesi gerekiyorsa bu sözleşme tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Eğer tarafların tamamı sözleşme ile bir edim yükümlülüğü altına giriyor ve aktif bir fiille bu edimi yerine getirmeleri bekleniyorsa bu sözleşme iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir. 

Sözleşmelerin kurulması esnasında taraflar, sözleşmede belirlenen kurallar neticesinde edimlerin ifa edilmesini beklemektedirler. Özel hukuka hakim olan ahde vefa ilkesi gereğince bir sözleşmenin tarafları, şartlar ne kadar değişirse değişsin hukuken geçerli olarak kurulan bir sözleşme ile üstlendikleri edimleri yerine getirmelidirler. Fakat zaman zaman taraflar yüklendikleri edimleri yerine getirmemekte ya da getirememektedir. Bu durum karşımıza hiç ifa edememe, gereği gibi ifa edememe, zamanında ifa edememe gibi farklı hallerde çıkabilmektedir. 

Bu yazı içeriğinde hukuken geçerli olarak kurulan bir sözleşmenin taraflarından biri üstlendiği edimleri zamanında yerine getirmediği yani temerrüde düştüğü takdirde sözleşmenin diğer tarafının kullanabileceği haklar incelenecektir.

Daha detaylı bilgi almak için Lütfen İletişime geçin!

Hızlı ve Güvenilir Hizmet!

Sizde Google, Apple ya da diğer Storelarden geliştiric hizmeti veriyorsanız lütfen bizimle iletişime geçin!

Bilişim/Yazılım Hukuku

Bilişim Hukuku alanında detaylı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin!

Daha Falası

B. BORÇLUNUN SÖZLEŞMEDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLERİNDE TEMERRÜDÜ!

Sözleşme ile üstlendiği bir edimden dolayı borçlunun temerrüde düşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinde düzenlenmiştir. “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.”

1- Borcun Muaccel Olması : Bu şart sözleşme ile yüklenilen edimin alacaklısı tarafından talep edilebilir halde olması anlamına gelmektedir. Yani borçlu tarafından edimin yerine getirileceği vade tarihinin gelmesi ya geçmiş olması gerekmektedir.

2- Alacaklının İhtarı : Sözleşmenin taraflarının ifa tarihini birlikte belirlemiş olması halinde ihtara gerek olmaksızın borç muaccel hale gelir. 

3- Borcun İfasının Mümkün Olması : Yüklenilen edimin ifası ifada geciken tarafa atfedilemeyecek bir sebepten dolayı imkansızlaşmışsa borçlunun temerrüdünden bahsedilemeyecektir. Örneğin teslimi taahhüt edilen bir arabanın teslim anında başka birisi tarafından kundaklanması halinde borcun ifası mümkün olmayacaktır.

4- Alacaklının İfayı Kabule Hazır Olması : Alacaklı taraf, borçlu tarafından yapılacak gecikmiş ifayı kabul etmelidir. Aksi takdirde borçlunun temerrüdünden bahsedilemeyecektir.

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ HALİNDE ALACAKLININ SEÇİMLİK HAKLARI NELERDİR?

Alacaklı taraf, borçlunun temerrüde düşmesi halinde sözleşme ile yüklendiği edimleri yerine getirmeye zorlamak ya da yerine getirmemesi sebebiyle doğan zararları tazmin ettirmek için bazı haklara sahiptir. 

  • Aynen İfa ve Gecikme Tazminatı

Alacaklı için borcun aynen ifa edilmesinin önem taşıdığı durumlarda tercih edilebilecek en makul seçimlik haktır. Borçlunun sözleşme ile yüklendiği edimin aynen yerine getirilmesi ve edim zamanında yerine getirilmediği için uğranılan zarar talep edilebilmektedir.

Burada aynen ifa talebi, borcun muaccel olmasından, gecikme tazminatı talebi ise borçlunun temerrüde düşmesinden kaynaklanmaktadır. Aynen ifa ve gecikme tazminatının birlikte talep edildiği durumlarda alacaklı tarafın sözleşme ile yüklendiği edimi yine sözleşmede belirlenen şartlara göre yerine getirmiş olması gerekmektedir. 

Gecikme tazminatı, edimin zamanında yerine getirildiği durum ile gecikme sonrasında yerine getirildiği durum arasındaki farkı kapsamaktadır. Buradaki fark geniş yorumlanarak borcunun ifasının gecikmesi sebebiyle 3. kişilere ödenen tazminatlar, taşınır, taşınmaz eşyaların ve paranın kaybettiği değer, ihtar ve yargılama masrafları borçludan talep edilebilmektedir. Kural olarak gecikme tazminatı borcun ifa edildiği tarih ile temerrüt tarihi arasındaki kapsamakla birlikte doktrinde ifa tarihi ile muacceliyet tarihi arasındaki döneme ilişkin tazminat talebi istenebileceğine dair görüşler de bulunmaktadır. Borcun gecikme sonrasında ifa edilmesi halinde alacaklı tarafından herhangi bir çekince ileri sürülmeksizin aynen ifa kabul edilmişse alacaklı gecikme tazminatı talep edemeyecektir.

Borcun para borcu olması halinde gecikme tazminatı yerine temerrüt faizi talep edilmektedir. Temerrüt faizinin uğranılan zararın tamamını karşılamaması halinde ise ek olarak aşkın zararın talep edilmesi mümkündür. Aşkın zararın talep edilebilmesi için zararın temerrüt faizi ile karşılanamaması, temerrüt ile zarar arasında illiyet bağı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurunun olmadığını ispatlayamamış olması gerekmektedir. Aşkın zarar kavramı, müspet zarar bölümünde yoksun kalınan gelir olarak karşımıza çıkacaktır.

  • İfadan Vazgeçme ve Müspet Zarar

Alacaklı için borcun aynen ifa edilmesinin önem taşımadığı durumlarda tercih edilebilecek seçimlik haklardan biridir. Müspet zarar kavramı, alacaklının mal varlığının borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi sebebiyle içinde bulunduğu durum ile borcun gereği gibi ifa edilmesi halinde içinde bulunacağı farazi durum arasındaki fark anlamına gelmektedir. Müspet zararı tespit edebilmek için sorulması gereken soru “Borçlu edimini yerine getirseydi alacaklının mal varlığı şu an ne durumda olacaktı?” sorusudur.

Alacaklıya tanınan bu seçimlik hak ile korunan hukuki yarar alacaklının sözleşmeye güvenerek borçlunun borcunu ifa etmesi sonucu oluşacak menfaatidir. 

Bu seçimlik hakkın kullanılabilmesi için;

  1. Geçerli bir sözleşme olmalıdır. Hukuken geçersiz ya da yok hükmünde olan bir sözleşmeye istinaden herhangi bir hak talebinde bulunulması mümkün değildir. 
  2. Borca aykırı davranış sergilenmelidir. Sözleşmede belirlenen şartlara göre yapılan ifa sonucu alacaklının zararının müspet zarar başlığı altında talep edilmesi mümkün değildir. Yalnızca taraflar arasındaki sözleşme aykırı davranış ile sebep olunan zarar müspet zarar başlığı altında talep edilebilmektedir.
  3. Ahde vefa ilkesinden doğan geniş anlamda güven ihlal edilmelidir. Burada güven dar anlamda tarafların birbirine olan güveni değil, geniş anlamda tarafların sözleşmeye duyduğu güven ihlal edilmiş olmalıdır. Alacaklı, zararının sözleşmeye duyduğu güven sebebiyle oluştuğunu ispat etmek zorunda değildir. Alacaklının, sözleşmeye duyduğu güven sebebiyle zarara uğradığı kabul edilir. Aksi bir durumun varlığı halinde bunun borçlu tarafından ispatlanması gerekmektedir.
  4. Borçlunun zararın oluşmasında kusuru bulunmalıdır. Alacaklı tarafın borçlunun kusurlu olduğunu ispatlaması gerekmeksizin, sözleşme gereğince borcunu ifa edeceği yönünde güven uyandırıp ifa etmemesi borçlunun kusurlu olduğunu ispat için yeterlidir.

Müspet Zarar Başlığı Altında Alacaklının Talep Edebileceği Haklar

  • İfa Edilmeyen Edimin Değeri
  • Edimin Yerine Getirileceği Düşünülerek Yapılan Masraflar: Edimin yerine getirilmesi halinde de yapılacak masraflar var ise bu masrafların talebi mümkün değildir.
  • Alacaklının Alacağını Elde Etmek İçin Yaptığı Masraflar: Borçluya gönderilen ihtarname masrafları, icra takibi ya da dava masrafları bu başlık altında talep edilebilmektedir.
  • Borçlunun Edimini Yerine Getirmemesi Nedeniyle Alacaklının Başka Bir Hukuki İlişkiden Etkilenmesi Sonucu Oluşan Masraflar: Alacaklı olduğu sözleşmeye güvenerek başka bir sözleşmenin borçlusu olması halinde ilk sözleşmedeki borçlunun temerrüdü sebebiyle ikinci sözleşmedeki alacaklıya gecikme tazminatı, aşkın zarar vb. yapılan ödemeler bu başlık altında talep edilebilmektedir.
  • İfa Edilmeyen Alacak Yerine Yapılan İkame Alımlar İçin Yapılan Masraflar
  • Edimin Değerinin Düşmesi Sebebiyle Uğranılan Zararlar: Paranın alım gücünün azalması ya da yabancı para borçlarında kur değişikliği sebebiyle doğan zararlar bu başlık altında talep edilebilmektedir.
  • Zararın Tespit Edilmesi ve Artmasını Önlemek Amacıyla Yapılan Masraflar

 

  • Sözleşmeden Dönme ve Menfi Zarar

 

Alacaklı için borcun aynen ifa edilmesinin önem taşımadığı durumlarda tercih edilebilecek seçimlik haklardan biridir. Menfi zarar kavramı, dönülen sözleşmenin hiç kurulmamış olması halinde alacaklı tarafın malvarlığında azalmayacak miktar anlamına gelmektedir. Bir borç ilişkisinin kurulacağına, geçerli olacağına, geçerli olmasa dahi ifa edileceğine olan haklı bir güvenin uyandırılması sonucu zarar görenin mal varlığının fiili durumu ile uyandırılan güvenin boşa çıkaran zarar verici olayın meydana gelmediği farazi durumdaki malvarlığının fiili durumu arasındaki farktır. Menfi zararın tespiti için sorulması gereken soru “Zarar gören kişinin bu hukuki ilişkinin tarafı olmaması halinde malvarlığı ne durumda olacaktı?” sorusudur. 

Alacaklıya tanınan bu seçimlik hak ile korunan hukuki yarar sözleşmenin arzu edilen biçimde kurulamaması veya geçersiz olması sebebiyle zedelenen menfaattir.  Bu seçimlik hakkın kanun koyucu tarafından düzenlenmesindeki amaç ise borçlunun zarar verici davranışını hiç yapılmamış hale getirmektir. 

Bu seçimlik hakkın kullanılabilmesi için;

  1. Sözleşme olmalıdır. Tarafların iradesine uygunluğu ya da geçerli olup olmadığı önemli değildir. Fakat menfi zararın talep edilebilmesi için ortada bir sözleşme olmak zorundadır.
  2. Borca aykırı davranış sergilenmelidir. Geçerli olduğu düşünülen ya da geçersiz olduğu bilinmesine rağmen ifa edileceğine inanılan bir sözleşmede yüklenilen borca aykırı davranılması gerekmektedir.
  3. Tarafların birbirine duyduğu güven ihlal edilmelidir. Tarafların sözleşmeye değil, birbirlerine duyduğu güvenin ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Burada zararın, zarar görenin sözleşmenin diğer tarafına duyduğu güvenin boşa çıkmasından kaynaklandığını ispat etmesi zorunludur. 
  4. Borçlunun zararın oluşmasında kusuru bulunmalıdır. Burada boşa çıkan güven sözleşmeye değil, tarafların birbirine duyduğu güven olduğu için güveni boşa çıkaran tarafın yaptığı fiilde kusurlu olduğunun zarar gören tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.

Menfi Zarar Başlığı Altında Alacaklının Talep Edebileceği Haklar

  • Sözleşmenin Kurulması İçin Yapılan Masraflar: Bu masrafların geniş yorumlanması mümkün değildir. Sözleşme yapmak için bir salon kiralanması ya da otelde rezerve edilmesi için yapılan masraflar talep edilebilirken, rezerve edilen otelde yapılan tatil masrafları talep edilememektedir.
  • İhlal Edilen Sözleşme Nedeniyle Başka Bir Sözleşme Yapma Fırsatının Kaçırılması Sebebiyle Uğranılan Zararlar: Zarar gördüğü sözleşme neticesinde elde etme ihtimali olan karların talep edilmesi mümkün değildir.

D) SONUÇ

Sonuç olarak, ifanın önem taşıdığı durumlarda aynen ifa ve gecikme tazminatı talep edilirken, ifanın önem taşımadığı durumlarda ifadan vazgeçme ve müspet zarar ile sözleşmeden dönme ve menfi zarar talep edilmektedir. İstisnaları olmakla birlikte geçerli bir sözleşmenin varlığı halinde ifa da önem taşımıyorsa müspet zarar talep edilirken, sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda menfi zarar talep edilmektedir. Zarar gören tarafından kullanılacak seçimlik hakkın tespitinde sözleşme, temerrüt ve fiillerin detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir.